PANİK ATAK

Panik Atağın en temel özelliği bir anda, haber vermeden ortaya çıkan ve zaman zaman tekrarlayan, çeşitli fiziksel belirtilerle birlikte başlayan aşırı panik ve yoğun korku nöbetleridir. Panik atağı aniden ortaya çıkar, dakikalar içinde şiddetlenir ve belli bir süre sonra kendiliğinden geçer. Panik atak sırasında kişi kendini ''kendi bedeninin dışında'' hisseder, aşırı terler, kişinin ağzı kurur ve görme ile işitme duyuları körelir. Panik atak sırasında pek çok insan kalp krizi geçirdiğini zannetmektedir ve ağrı da hisseder fakat ortaya çıkan bu belirtiler fiziksel bir bozukluktan değil panikten kaynaklanmaktadır.

Panik atağın belirtileri nelerdir ?

- Yoğun endişe ve korku hali
- Aşırı terleme ve ağızda kuruma,
- Kalp çarpıntısı ve kalbin çok hızlı atması
- Göğüste sıkışma ve ağrı
- Baş dönmesi ve gözlerin kararmasıyla bayılacakmış gibi hissetme
- Bulantı veya karın ağrısı
- Titreme
- Ölüm korkusu
- Kendini ve/ veya kontrolünü kaybetme korkusu
- Aklını kaybetme korkusu
- Benekler görme


Panik Bozukluğu
Panik ataklar birden çok kez ortaya çıktıklarında, kişide süreğen bir endişe haline ve/veya davranış değişikliklerine neden olmaktadır. Ataklar tekrarladıkça kişi daha da endileşeli bir ruh haline bürünür ve beklenti anksiyetesi oluşur. Kişi sürekli streslidir ve yoğun üzüntü hissetmeye başlar. Bütün bu durumlar da panik bozukluğa yol açar. Panik bozukluğu yaygın bir hastalıktır. Toplum içinde her 100 kişinin yaklaşık 3-4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmişlerdir ya da halen bu hastalığı yaşamaktadırlar. Genellikle ilk kez gençlik döneminde ortaya çıkar fakat istisnai olarak ergenlik veya yaşlılıkta da ortaya çıkabilir.

Panik bozukluğu tedavi edilebilir bir bozukluktur. Panik bozukluğunda en iyi tedavi yöntem psikoterapidir. Özellikle bilişsel davranışçı terapi yöntemi ile yüz güldürücü sonuçlar almak mümkündür.

Özgül Fobiler
Bu fobiler eskiden basit fobiler olarak da bilinirdi. Özgül ya da basit fobiler bazı durumlardan veya nesnelerden dolayı duyulan aşırı ve mantıksız korkulardır. Bu fobiler çok eski zamanlardan beri bilinmektedir fakat adı konmamıştır. Özgül fobiler, fobiler arasında en yaygın olanlardır. Özgül fobiler toplumda % 3 oranında görülür. Kadınlarda daha fazla görülür. Özgül fobiler genelde çocukluk ve ergenlikte, nadir olarak da ileriki yaşlarda başlar. Hastalık genellikle kronik olarak seyreder.

Özgül fobi örnekleri nelerdir ?

- Kapalı ve küçük bir alanda kalma korkusu (klostrofobi)
- Örümcek korkusu ( araknofobi)
- Karanlık korkusu ( niktofobi)
- Enjeksiyon korkusu (tripanofobi)
- Kan korkusu (hematofobi)
- Yükseklik korkusu (akrofobi)
- Uçak fobisi
- Hayvan (köpek, kedi, yılan vb.) korkusu


Sosyal Kaygı Bozukluğu ( Sosyal Fobi )
Sosyal kaygı bozukluğu ya da diğer adıyla sosyal fobi, insanlarla etkileşim halinde olmaktan ve/veya sosyal ortamlarda bulunmaktan korkma durumudur ve en yaygın fobilerden biridir. Sosyal fobisi olan kişiler diğer insanlar tarafından olumsuz değerlendirilmekten çok korkarlar ve sosyal ortamlarda hep diken üstündedirler. Sosyal fobi çok sık görülen bir hastalıktır. Sosyal fobi genellikle ergenlikte başlar. Çocukluk çağından itibaren aşırı çekingen ve utangaç olan kişilerde sosyal fobi daha çok görülür.

Sosyal fobinin yaygın türleri ; topluluk önünde konuşma korkusu, başkalarının yanında yemek yeme korkusu, sahne korkusu, alay edilme veya rezil olma korkusu, dışlanma korkusu, yüz kızarması el titremesi kekeleme gibi korkulardır.

Sosyal fobisi olan insanlar arkadaş edinmekte ve sosyalleşmekte zorlandıkları için gitgide yalnızlaşır ve depresyona girebilirler. Her şeyden önce bunun bir hastalık olduğunun ve tedavi edilebileceğinin sosyal fobisi olan kişi tarafından kabul edilmesi gerekir.

Sosyal fobi psikoterapi ile tedavi edilebilir bir hastalıktır. Tedaviye ne kadar erken yaşta, yani hastalık ilerlemeden başlanırsa o kadar hızlı sonuçlar alınır.


Agorafobi
Agora Yunanca'da açık alan anlamına gelmektedir. Agorafobi en temel anlamıyla açık alan korkusudur. Agorafobisi olan kişiler, bir şeyler yolunda gitmediğinde kaçmanın çok zor ya da imkansız olduğu yer veya durumlarda kalmaktan korku duyarlar. Agorafobisi olan kişiler yalnız başlarına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamaz, taşıt araçlarına ve asansörlere binemez, köprülerden geçemez, kalabalık yerlere giremez hale gelirler ya da ancak yanlarında birisi varken yoğun anksiyete ve korku yaşayarak bu eylemleri gerçekleştirirler.

Agorafobisi olan kişilerin korkularının kaynağından kaçınmaları mümkün değildir çünkü bu gerçek dünyadan kaçmaya çalışmak gibidir.

Agorafobiye panik atak geçirme korkusu da neden olabilir. Hastalar yalnız başlarınayken panik atak krizi geçirmekten korktukları için yalnız kalamaz ve/veya dışarı çıkamaz hale gelebilirler. Panik bozukluk ve agorafobi beraber seyredebilir.

Agorafobi psikoterapi süreci ile iyileştirilebilen bir rahatsızlıktır.


Yaygın Anksiyete Bozukluğu
Yaygın anksiyete bozukluğu altı aydan uzun bir süre boyunca kişide devam eden abartılmış ve/veya yersiz aşırı kaygı ve endişe duyma durumudur. Yaygın kaygı bozukluğunda kişinin duyduğu endişe herhangi bir durumda beklenenden daha fazladır veya gerçek dışıdır. Aşırı endişe, kaygı ve korku kişinin günlük yaşamını olumsuz etkiler veya yaşamını devam ettirmesini zorlaştırır. Her 100 kişiden 5 veya 6'sı yaşamlarının belli bir döneminde bu rahatsızlığı yaşayabilir. Yaş ilerledikçe kaygı duyarlılığı artar bu nedenle yaygın kaygı bozukluğu yaşlılarda en sık görülen anksiyete bozukluğudur. Çevrelerinde ''aşırı evhamlı'' olarak tanından kişiler aslında yaygın kaygı bozukluğundan muzdariptirler. Uzun süre devam eden stres yorgunluk, gerginlik, halsizlik, baş ağrısı gibi belirtilere neden olur. Bu belirtileri gösteren hastaların doğru bir tanı alması için dikkatlice incelenmesi gerekmektedir.

Yaygın kaygı bozukluğu psikoterapi süreci ile iyileştirilebilir.


Obsesif Kompulsif Bozukluk
Herkes zaman zaman bazı konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabilir. Çoğu kez günlük hayatın seyri sırasında bu evham, endişe ve takıntılarla baş edebiliriz ve bu sorunlar hayatımızın normal akışını etkilemez.

Takıntılı düşüncelerin ve onların neden olduğu zorlantıların hayatımızın neredeyse tamamını işgal ettiği ve günlük yaşamımızı etkilediği, sosyal hayatımıza zarar verdiği durumlarda obsesif kompulsif bozukluktan söz etmek mümkündür. Obsesif Kompulsif Bozukluk olarak tanımlanan Takıntı Bozukluğu, kişinin saçma olduğunu bildiği halde geri gönderemediği, inatçı, tekrarlayıcı düşünce, duygu, davranış ve imgelerinin kişiyi sıkıntıya sokarak, onu istemediği düşüncelere ve davranışlara yöneltmesidir. Takıntılı kişiler için hayat sürekli yaşamak istemediği şekilde ilerler. Takıntılarını durdurmak veya kontrol etmek için harcadığı enerji kişinin performansını ve yaşam kalitesini düşürür, ilişkilerini bozar.

OKB yaygın görülen bir hastalıktır. Yapılan araştırmalarda her 100 kişiden 2 veya 3'ünde OKB görüldüğü sonucu çıkmaktadır. OKB genellikle ergenlik ve gençlikte ortaya çıkmasına rağmen çocuklarda da görülmektedir. OKB kadınlarda daha sık görülmektedir.

OKB'NİN ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

- Bulaşma ve Temizlik OKB'si
Kişinin bedenine veya giysilerine, eşyalarına kir, mikrop, hastalık, kimyasal madde bulaşacağından aşırı korkması ve bunu nedenle gerçekleştirdiği davranışlardır.
Örneğin ; ellerine mikrop veya hastalık bulaşacağından korktuğu için insanlarla elleri temiz görünse de hiçbir şekilde el sıkışamayan biri bu OKB'den muzdariptir.

- Kuşku ve Kontrol OKB'si
Kişinin ocağın, pencerenin, elektronik aletlerin, kapının vs. açık kalmış olabileceğinden kuşkulanması ve emin olmak için tekrar tekrar, defalarca kontrolde bulunmasıdır. En sık görülen obsesyon ve kompulsiyonlardandır. Bu OKB türü yaşamın pek çok alanında farklı şekillere kendini gösterebilir.

- Cinsel İçerikli Obsesyonlar

OKB hastalarından bazıları kendilerine ve toplumdaki yerlerine hiç yakıştırmadıkları veya gerçek dışı olan fakat zihinlerinden bir türlü uzaklaştıramadıkları aynı zamanda tekrarlayıcı cinsel içerikli düşüncelerle boğuşurlar. Örneğin ; hayatı boyunca erkeklerden hoşlanan bir kadın gerçekte eşcinsel olmamasına rağmen bir gün ''Acaba ben eşcinsel miyim?'' diye kuşkulanmaya başlayabilir ve bu düşüncesi takıntıya dönüşebilir. Kişi bu durumdan yoğun sıkıntı ve utanç duyar. Bu nedenle kişi eskiden görüştüğü kadın arkadaşlarıyla bile görüşemez hale gelebilir.

- Dini İçerikli ve Ahlak İle İlgili Obsesyonlar
OKB hastalarından bazıları dini inançlarına ve ahlaki yapılarına uygun olmayan fakat zihinlerinden bir türlü uzaklaştıramadıkları aynı zamanda tekrarlayıcı, yoğun sıkıntı veren dini içerikli obsesyonlarla boğuşurlar. Örneğin ; dini duyguları ve inançları yoğun bir hastanın aklına dini aşağılayan düşünceler gelmeye başlayabilir. Kişi bu durumdan yoğun sıkıntı ve utanç duyar. Bu nedenle kişi dini ibadetlerini yerine getiremez hale gelebilir.

- Düzen ve Simetri OKB'si
Bu OKB'den muzdarip kişiler düzen ve/veya simetri düşüncesi ve davranışlarıyla yaşarlar. Bu durum hayatlarını zorlaştırmaya başlar ve hayatlarını devam ettirmekte zorlanırlar.

- Biriktirme ve Saklama OKB'si
Bu OKB'den muzdarip kişiler ''ileride ya lazım olursa'' veya ''ileride lazım olur'' düşünceleriyle gereksiz eşyalar biriktiriler veya saklayabilirler. Hiçbir şey atamaz hale gelen hastalar vardır.


- Sayma ve Dokunma OKB'si
Bazı OKB hastaları sayma ve/veya dokunma konusunda takıntılıdırlar. Hiçbir neden yokken ya da kötü bir şey olacağı düşüncesiyle bir şeyleri saymadan ya da bir şeylere dokunmadan duramazlar.



OKB'nin pek çok nedeni vardır. Genetik faktörler en önemli nedenidir. Genetik yatkınlığı olmamasına rağmen kişilerde travmalar veya kayıplar OKB'ye neden olabilir.

Bilişsel Davranışçı(Kognitif)Psikoterapi ile Obsesyonların oranının düşmesi hedeflenir, Psikanalitik Psikoterapiler ile de obsesyonların kaynaklarına ulaşılıp çözümlenmesi sağlanır. Obsesif Kompulsif Bozuklukta en etkin tedavi Psikoterapidir.

Travma Sonrası Stres Bozukluğu
İnsan psikolojisinde travma ; birey üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri bırakan yaşantı veya yaşantılar örüntüsü olarak tanımlanır.
Travma sonrası stres bozukluğu korkutucu olaylarlardan ve afetlerden sonra yaşanan ruhsal travmaların neden olduğu bir hastalıktır. Bu bozukluğun kısa dönem ve uzun dönem belirtileri vardır. İlk aşamada şokun etkisiyle kişide küntleşme meydana gelebilir. Ardından uykusuzluk veya aşırı uykululuk, kabuslar, olayın tekrarlanacağına dair kaygı hali, yabancılaşma, huzursuzluk gibi durumlar görülebilir. Travma sonrası stres bozukluğu,olayın ardından uzun yıllar görülebilir ve tedavi edilmez ise başka psikolojik sorunlara zemin hazırlayabilir.
Günlük yaşam olayları ve geçmiş dönemde yaşanan olumsuz duygu bırakan olaylar da kişilerde travmatik etkiler bırakabilir .